Yüksek tansiyon hastalığı yavaş ve sinsi seyirli bir hastalık olduğu için hastaların yaklaşık yarısında başlangıçta hiçbir belirti olmaz. Belirti olan hastalarda ise en sık görülen şikayetler baş ağrısı, ense ağrısı ,burun kanamsı , çarpıntı, baş dönmesi, başta dolgunluk hissi, kulak çınlaması, yorgunluk, halsizliktir. Hastalar özellikle enseden başalayan bir baş ağrısı tarif edebilirler. Ancak bunlar mutlaka olacak diye bir kural yoktur.
Hastalığın fark edilmeden ilerlemesi ile hedef organlarda hasarlar oluşmaya başlar ve bu hasarlara ait belirtiler de görülmeye başlanır. Hipertansiyon önce kalbin işini arttırır. Kalp kası artan bu işi karşılayabilmek için ilk önce büyüme ve kalınlaşma ile cevap vaerir. Zamanla artan bu kas kitlesi özellikle kalbin gevşeme görevinde bozulmaya yol açar ; bu ise kalbe akciğerlerden temizlenerek gelen kanın yeterli biçimde kalbe alınmasını engeller. Bu durum özellikle hareket sırasında (yürüme, koşma, ) akciğerlerde basınçın artmasına neden olur. Hasta bu gevşeme bozukluğunu genellikle hareket sırasında nefes darlığı ve çarpıntı şeklinde hisseder. Tüm bunlar kalbin çalışması sırasında ihtiyacı olan oksijen gereksinimini arttırır.
Buna karşılık, kalbi besleyen damarlar, artmış olan bu oksijen ihtiyacına yanıt verebilecek duruma hemen gelemezler. Eğer altta yatan bir kalp damar tıkanıklığı da varsa, bunun sonucu olarak kalp damarlarının kan dolaşımı daha da bozulur ve göğüste özellikle hareketle ortaya çıkan, genellikle baskı şeklinde tarif edilen bir ağrı ortaya çıkacaktır. Büyümüş ve kanlanması bozulmuş olan kalp, zamanla kendisini bırakacak ve genişleyecektir. Kalp kasılma gücünü kaybederse, bu durum kendini kalp yetmezliği belirtileri ile belli edecektir. Bu ise hastada kendini , nefes darlığı, merdiven çıkmada zorluk , vücutta şişlik, gece tek yastıkta yatamama gibi şikayetlerle gösterecektir. Bunların yanında ani gelişen felçler, hafıza bozuklukları, kişilik değişiklikleri beyin hasarının geliştiğinin , görme bozuklukları ise göz hasarının geliştiğinin göstergeleri olacaktır.