Tansiyonu yüksek tüm hastalarda yaşam tarzıyla ilgili değişiklikler yapılmalıdır. Yaşam tarzı değişikliği ile amaçlanan sadece tansiyonu kontrol altına almak değil, oluşabilecek ek risk faktörlerini ( kalp damar hastalığı) en aza indirmek ve başlanacak ilaç sayısını en az sayıda tutabilmektir. Bu amaçla hastalara aşağıdaki yaşam tarzı değişiklikleri önerilmelidir:
- Tuzsuz diyet yapılması
- Kilo alımının önüne geçilmesi , kilo vermenin sağlanması,
- Doymuş yağ alımının azaltılması, meyve ve sebze tüketiminin arttırılması
- Ekzersizin arttırılması
- Sigaranın bırakılması
- Alkol tüketiminin makul ölçülere indirilmesi
Tuz kısıtlaması: Aşırı tuz tüketimiyle ilişkisi en iyi gösterilmiş olan hastalık hipertansiyondur. Ne yazık ki tuz tüketimi ülkemiz için özel bir sorun oluşturmaktadır. Ulusal çapta yapılmış çalışmalardan elde edilen verilere göre, ülkemizde kişi başı günlük tuz tüketiminin 15 gr civarında olduğunu tahmin edilmektedir. Bu değer Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği değerin yaklaşık 3 katıdır. Bu kadar yüksek tuz tüketimine sebep olarak ev yapımı salça , turşu , tarhana gibi tuz açısından oldukça zengin besinlerin sık tüktilmesi sorumlu tutulmakatadır. Günlük tuz tüketimimizin %55′sini yemeklerden, %30’unu ekmekten ve %15′ünü de öğünde ayrıca eklediğimiz tuzdan almaktayız. Yine kahvaltılıkların tuz tüketiminde büyük payı olduğunu görüyoruz. İlk iki sırada ise peynir ve zeytin gelmektedir.
Normalde bir bireyin günlük gereksinimi olan tuz miktarı yaklaşık 5 g (1 çay kaşığı) civarıdır. Besinlerin kendi içerdikleri tuz nedeniyle yemeklere fazladan tuz eklemesine gerek yoktur.
Tuz tüketimini azaltmak için neler yapılabilir?
- Yemeklerde tuz kullanmak yerine baharat kullanılabilir. Özellikle tavuk ve et suyu tabletleri gibi ürünlerde fazla miktarda tuz içerdiğinden mümkün olduğunca az tüketilmelidir.
- Dışarıda yenen yemekler tuzsuz istenmeli ketçap, mayonez,hardal gibi ürünlerin tüketimi azaltılmalıdır.
- Tuzlu, hazır işlenmiş gıdaların tüketiminden kaçınılmalıdır. Salamura ve konserve yoluyla yapılmış yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Ev salçası, zeytin, turşu gibi gıdaların tuz oranının çok yüksek olduğu unutulmamalıdır.
- Satın alınan ürünlerin gıda etiketlerini kontrol edilerek, düşük miktarlarda tuz/sodyum içeren besinlerin seçilmesine dikkat edilmeli. . Besin bilgileri tablosundaki sodyum miktarının 2.5 ile çarpılması ile tuz içeriğine erişebilir.
- Su tüketimini arttırmakta tuz tüketimini azaltacaktır.
Kilo alımının önlenmesi , kilo vermenin sağlanması: Şişmanlık vücutta aşırı derecede yağ dokusu bulunması ile oluşan bir durumudur. Günümüzde önemli bir sağlık problemi haline gelmiştir. Çünkü şişmalık dolayısıyla yağ dokusu artışı kalp damar hastalıkları , diyabet, hipertansiyonn için önemli bir risk faktörüdür. Şişmanlık tıp dilinde obesite olarak adlandırılmaktadır ve toplumda da artık sıkça kullanılır hale gelmiştir.
Obezitenin derecesi için günümüzde en sık kullanılan kriterler Beden Kitle İndeksi (BKİ) ve Bel Çevresidir (BÇ) ölçümleridir. . Beden Kütle İndeksi, kilogram olarak vücut ağırlığının metrekare olarak boya bölünmesi ile hesaplanır (BKİ= Vücut ağırlığı (kg)/ boy (m)2 ). Örneğin 170 cm boyunda ve 70 kg ağırlığındaki bir kişinin Beden Kitle İndeksi ; 70/1,70x1.70 = 24,2 olduğunu görmekteyiz.
Beden Kitle İndeksi ile vücut ağırlığı dört sınıfa ayrılır; 18,5’ten küçük bir BKİ zayıf olarak, 18,5-24,9 arası normal olarak, 25-29,9 arası fazla kilolu, 30 ve daha büyük bir BKİ ise obez olarak kabul edilir. 40 ve üzeri ise morbid ( hastalık boyutunda) obez olarak kabul edilir mutlak tedavisi gerekir. Bu durumda örnek olarak hesapladığımız kişinin normal kilolu olduğunu söyleyebiliriz.
Beden Kitle İndeksinin en önemli eksikliği ise kilo fazlalığının neden olacağı birçok hastalık ile yakın ilişkili olan vücut yağ dağılımı hakkında bilgi vermemesidir. Vücut yağlarından özellikle karın bölgesindeki yağlanma artışı ( santral -abdominal obezite- elma biçimli- erkek tipi ) kalp ve damar hastalıkları riskini öneml derecede arttırır. Kalça bölgesindeki yağlanmada ( armut biçinli obesite- kadın tipi obezite) kalp ve damar hastalığı riski karın tipi yağlanmaya göre oldukça düşüktür. Bu nedenle vücut yağ dağılımını gösteren bel çevresi ölçümü önemli bir belirteç halini almaktadır. Tek başına bel çevresinin erkeklerde 94 cm, kadınlarda 80 cm’nin üzerinde olması kalp-damar hastalığı riskinin artışı ile yakından ilişkilidir.
Türkiye’de obezite görülme sıklığı , kadınlarda %30, erkeklerde %13, genelde ise %20 düzeylerinde olduğu tespit edilmiştir. Yaş dağılımına bakıldığında 45-65 yaşları arasında görülme sıklığı tepe yapmaktadır. Santral obezite sıklığı kadınlarda %49, erkeklerde %17, genelde ise %35 olarak tespit edilmiştir
Yapılan birçok çalışma vücut ağırlığının doğrudan yüksek tansiyon ile ilişkili olduğunu ve aşırı vücut yağının tansiyon hastalığına yatkınlık oluşturduğunu göstermektedir. Tansiyon hastaların yaşlaşık olarak %30-60' ı obezdir. Vücut kitle indeksine göre ideal kilonun %20 üzerine çıkıldığında hipertansiyon riski 8 kat artmaktadır. Günümüzde özellikle karın çevresindeki yağ dokusunun şeker hastalığı oluşaması , tansiyon hastalığı oluşması, damar sertliği gelişmesi gibi birçok hastalığın oluşamsında önemli bir rol üstlendiğini bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmıştır.
Obez hastalarda kilo verme ile tansiyon kontrolünün daha rahat yapıldığı , insülin direncinin azaldığı, şeker hastalığı oluşma riskinin azaldığı, kolestrol yüksekliğinin düştüğü, kalp ve damar hastalığı oluşma riskinin anlamlı derecede azaldığı kanıtlanmıştır. Kan basıncını etkili bir şekilde düşürüldüğünde ve insülin direnci, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, kalp duvarı kalınlaşması ve uyku apnesi gibi birçok hastalık ve sağlık probleminde iyileşimler olduğu kanıtlanmıştır. Hafif düzeyde kilo kaybı bile, kan basıncı yüksek normal olan fazla kilolu bireylerde tansiyon hastalığını önleyebilir ve kullanılacak ilaç sayısında azalma sağlayabilir. Obez bireylerde kilodaki %5-10 düzeyindeki azalma kan basıncında belirgin düşüş sağlamaktakdır. İdeal kiloya ulaşılmasının kan basıncı üzerine etkisi bir tansiyon ilacının etkisine yakındır.
Sigara alışkanlığının bırakılması: Yapılan çalışmalarda sigara içilmesinin ardından kan basıncı ve kalp hızında 10-15 dakika boyunca devam eden yükselme oluduğunu göstermektedir. Yapılan birçok çalışma da sigara içenlerde, sigara içmeyenlere oranla daha yüksek bir günlük kan basıncı değeri gösterilmiştir. Kan basıncındaki artış, içilen sigara sayısı arttıkça daha belirgin olmuştur. özellikle çok sigara içenlerde daha belirgin olmuştur. Sigara içmenin kalp damar hastalıkları için önemli bir rik faktörü olduğu artık herkes tarafından bilinen bir durumdur. Sigarayı bırakma felç ve kalp krizi dahil çok sayıda hayati hastalığın önlenmesinde en önemli yaşam tarzı değişikliğidir. Bu nedenle, tansiyon hastalığı olup sigara içenlere bırakma konusunda mutlaka ısrarcı olup gerekli danışmanlık yapılmalıdır.
Alkol tüketiminin kısıtlanması: Alkol kısa dönemde stresi azaltarak ve damar direncini düşürerek başlangıçta tansiyonda azaltıcı etki yapmasına rağmen, uzun dönemde vücutta su ve tuz tutulumuna kilo alımına neden olarak tansiyon arttırıcı etki yapar. Bu nedenle tansiyon hastalarında alkol alımı mutlaka kısıtlanmalıdır.